21 Haziran 2009 Pazar

Son şakasını yaptı...

Hayat gariptir, insana neyin ne zaman vereceği asla belli değildir. İlk yaşamı vermiştir, sonra bir kutsallık. Ana baba, kısacası bir aile sevgisi. Ama hep böyle gitmez ya, ergenleşir o velet daha sonra ufak bir anarşizm yaşar, aileye isyanlar, hayata karşı ilk sitemler. Herkes için böyledir bu, nadir farklılıklar gösterenler de olmamış değildir. Ancak bildiğiniz gibi istisnalar, kaideyi bozmazlar. Bu dönem içersinde kişi : ilk aşkı, ilk nefreti, yaşadıklarına karşı ilk sitemi edecektir. Sövecektir her şeyin gelmişine, geçmişine.

Hani bir Demir Demirkan şarkısında bir söz geçer ya : " Zamanla tanırsın insanları, yiter hayallerin birer birer. Gerçeği görüp, nefreti tadarsın zamanla. " kişinin hayatı, bu şarkı gibidir aslında. Yaşadığı olaylar, biriktirdikleri deneyimler 5 yıl sonrasına böyle yansıyacaktır. Hep bir sosyal kimliği arama telaşındadır kişi, " neyim lan ben ? " sorusuna cevap arar genellikle. Mantığına göre ilk ideolojik görüşünü seçecektir, arkadaş gazları da buna yardımcı olacaktır. Onlar bile zamanla değişip birnevi mutasyona uğrayacaktır. Dersleri ile ilgili sorunları, ailesiyle kötü yaşanmışlıkları O'nu çok farklı avuntular aramaya itecektir. Bir de tüm bu sorunların üzerine karşı cinsten birisine hayatında hiç hissetmediği duyguları hissediyorsa, olay artık tadından yenmeyen bir hal alacaktır. Avuntunun sonucu belli oldu, her Türk erkeğinin yapması gerektiği gibi yapacaktır O da. İçkiye sarılacaktır, kör bir tutkuyla.

Günler, aylar geçip gitmektedir. Mevsimler alabildiğine hızlı akmaktadır. Daha dün pencereden kar gelirken, bugün bir kış sonu güneş açmıştır. Acımasızca geçer zaman. Bazen, 10 dakika 1 asırmışcasına geçerken, 1 senelik zaman dilimi sanki 1 hafta içinde geçmiş gibidir. Tüm bu ilginçliklere alışmak biraz zor olsa da, Ademoğlu'nun alıştığı şeyler göz önüne aldığında bu, sinek ısırığı gibi kalmaktadır. Okuluna her gittiğinde yüreğinde bir acı hisseder genç adam, hep umarsızca morali bozulur. Her an yüreği korku doludur, çünkü sevdiği kızı görmekten korkmaktadır. Görür, aptal gibi oradan kaçmak, hatta ölmek ister. Bunu neden yapar kendisi de bilmez, gidip konuşmaya da cesaret edemez. Kendini kasıp, bir şekilde içer. Ve bu hep böyle süre gelir. Belkide böyle olması O'nun hoşuna gitmektedir, asla kızla konuşmaz. Görünce sadece bakışırlar, öteye gitmez. Belkide çeşitli deneyimleri vardır bu konuyla ilgili fakat olayın seyri açısından bunlar büyük bir önem teşkil etmemektedir.

2 yıl olmuştur ve O artık orta düzeyde bir alkol tutkunu olmuştur. Mahalleden, oradan buradan arkadaşları arayıp : " Kanka bu akşam içelim lan. " gibi tekliflerde bulununca, kendisi bunların hepsini hiç düşünmeden kabul etmeye başlar. Hiç aksamadan her günü, her boş vakti içerek, yaşamaya başlar. Mantıksız, salakça bir davranış evet. Kesinlikle doğru, hatta aşık olduğu için alkolle bu kadar haşır neşir olması ayrı saçmadır. Ama tipik Türk gencinin ortak özelliğidir bu. " Ben çok acı çektim. " klişesinin yarı tanımı da budur aslında.

Bu insan evladının, hayatta duyduğu en büyük pişmanlıklardan ikisi : " Keşke hiç alkole bulaşmasaydım, keşke onunla konuşabilseydim. " gibi hayallerden ibarettir. Ders çalışmak, zamanında kavga ettiği, kalbini kırdığı dostlarını arkadaşlarını hiç gündeme getirmek istemez. Hatta pişmanlık duyduğu bu konuları da malzeme ederek onların şerefine bile içer. Hayata dair düşünceleri de fevkalede yaratıcıdır. " Keşke Darwin'nin torunu gibi değil de normal insan gibi takılsaydım, ona öyle yaklaşsaydım. Gidip de konuşabilseydim. Ah ben bu kafamı... " . Hayat ne keşkelerden ne de kızlardan ibaret yiğidim, dediysem de dinlemedim.

Ben değildim bu yakın bir arkadaşımdı. Geçtiğimiz aylarda sayesinde, uzmanlık tezimi yazıp doçent oldum. Şimdi Ibiza sahillerinde, long island+ice tea'mi yudumlarken bu satırları yazıyorum. Ahaha hayat ne kadar kahpe lan, Alfred oğlum git yatımı hazırla. Sarmadı buralar. Çağır Adriana Lima'yı, Carmen Electra'yı, Paris'i. Akalım Miami'ye. Orada da 3-5 tur atalım. olmadı bir de tek çarşafdan cigara ateşleyelim. Hayal kurmak güzel tabi. Neyse ben akbilimi doldurmaya gidiyorum, hayırlı sabahlar efendim. Ama bir an düşündüm de, Fotospor gazetesi bile benim kadar iyi sıkamaz. " Cristiano Ronaldo, başkanım beni alın dedi ! " . Evet o haberleri de ben yazıyorum, neyse bu kadar yeter.

pause ıı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder