Konu hakkında bir tanım yapmaya gerek yok açıkçası. Son zamanlarda iyice artmış, zıvanadan çıkmış, toplumsal, sosyal ne kadar değer varsa alayının içine etmiş bir oluşumdan bahsediyoruz. Bunun kız versiyonu da var gerçi ama benim gözüme daha çok batan erkeği oldu. Ki bu emo diye bir akım getirdi ancak %80 gibi bir oranı normal haliyle kalıp, bu salaklığa destek vermeye başladı. Tamam açacağım bunun ne olduğunu ancak şimdilik kenarlarında yürüyorum.
Öncelikli olarak 86 yıllık Türkiye Cumhuriyetini, kültürel, sanatsal olarak değerlendirelim. cumhuriyetimizin ilk yıllarında, cumhuriyet dönemi edebiyatçıları anılan kesimin dışında pek bir şey yoktu. Dönemim sağlam adamlarından, Mehmet akif ersoy yada Ziya Gökalp siyasi yazarlardı. gerçi Mehmet Akif Ersoy şairdi ama olsun. Ülkemiz, 2. dünya savaşının getirdiği ağır yükümlülükleri üstünde atmakta fakat başka kasvetlerle uğraşmaktaydı. 50'lili yıllarda da bir çok sorun meydana gelmişti. Adnan menderes vs Cemal Aga bunun en basit örneğiydi. Halk yine fakirdi, yine para yoktu. Sosyete bir kısım her daim vardı. fakat halkın %99'u böyle olunca işin seyri farklı olmaktaydı. 60'lı yılların ortasına geldiğimizde ülkemizin direkt paralellikte fransız kültürüyle seviştiğini görmekteyiz. Özellikle ilk albümüyle fırtınalar estiren genç şarkıcı, Barış Manço bunun örneğiydi. Ki kendisi galatasaray lisesi mezunudur, ilk plağı da fransızca çıkmıştır. Kızılcıklar Oldu Mu ? isimli türküyü fransızca coverlamıştır. (Bien Fait Pour to) herneyse, bu dönemlerde çok yüzlerce sanatçımız olmuştur. Peki ya şairlerimiz ? Cemal Süreya yada Özdemir Asaf diyeceğim de dilim varmaz onları bu konuya sokmamak gerekir.
Aynı dönemlerde daha sert, isyankar müzik yapan Cem Karaca, değişik tarzı billur gibi sesiyle Fikret Kızılok ve sade, klasik, muhteşem yorumu, büyüleci sesiyle Tanju Okan. O dönem gençliğinin halini az çok düşünebiliyorum. Erkin koray'ı katmadım çünkü o 70'li yıllarda üne kavuşcaktı, diğer yandan da İbrahim tatlıses, Müslüm Gürses, Orhan Gencebay gelmekteydi. Bu 3'lü ve diğer saydığım sanatçılarımız arasında aslında genel bir rekabet hem vardı, hem yoktu. Ancak gençlik ikiye bölünmekteydi. İstisnai durumlarda olmaktaydı, mesela Cem Karaca'nın tamirci çırağı yada ıslak ıslak şarkıları yine herkeslerin dilindeydi. Psikolojisi allak bullak bir gençlik tee 40 küsür yıl önce ortaya çıkmıştı. Ancak kültürel anlamda çok düzgün insanlar oldukları için bu gençlik arasında büyük paniğe ulaşmadı. Hani hep babalarımız falan anlatır ya hep : " bizim zamanımızda aşk başkaydı. camdan camaydı. günde bir kez görsek, mutlu olurduk. başka bir mahalleden geçerken kafamız yerde geçerdik. bir saygı bir sevgi vardı. " sonra klişeler gelir, " ben bu devrin adamı değilim ! " doğru, bende değilim.
70'lerin ve 80'lerin kritiğini de yapmaycağım ama gençlik her 10 yılda bir acayip şekilde değişmekte. En son kilit 1999'da vuruldu. Ardından hızlı bir evrim geçirilmeye başlandı ki bilgisayarın bunda büyük payı vardı. İnternetin yaygınlaşmasıyla olaylar çığırından çıkılmaz bir hale ulaştı. 2005 yılı itibariyle ve sonrasında gençlikte anormal bir oluşum gözlemlemek mümkün oldu. Bir zamanlar, hafif punk bir saçımız var diye esnaf, " vay amua godumununa bah hele. " diye tepki verirken, bahsettiğim sene itibariyle kendi çocukları da bu şekilde olmaya başladılar fakat bizim olayımızla onların ki farklıydı. Ambiyane tabirle, piyasacılık yapmaktaydılar. Kızlar marjinal erkeklere bayılır, dar paça kotlar, converse ayakkabılar, sabri sarıoğlu'nun kuaföründe fönlenmiş saçlar. Oh yeah. İğrenç cep telefonu melodileri, msn iletileri ve adresleri. Tamam bir anarşizm doğmuştu. Kıroizm. en sevdiğim Bu azizim. Türk arkadaşlık sitelerinin getirdiği trendler gençliğimizi yürekten yaraladı. Kapalı alanlarda güneş gözlükleri, starbucks, kaynakçı güneş gözlüğü ki bazıları damla modelidir. Halk arasında Kutsi gözlüğü olarak da geçer. Absolut vodkalar. Ve daha niceleri. Ben şahsen, genellikle belediye parkları ve sahillerde oturmayı severim. Etrafı keser, içerim. Tabi içtiğimi kimse anlamaz, her şey bir anda olur ve biter. Ailelerin takılmadığı yerleri tercih ederim ki şeytan taşlama vazifeleri hacca kalsın. Bu kesişlerim sırasında hep çok yakınımda tesadüfi olarak genç çiftler otururlar, muhabbetlerine tanık olurum. Yiyişmelerini kestikten sonra tabi. Bir örnek vereyim ;
- aşkhm bhen sheni şhook sefiorm yhaaaa.
+ bende seni bibibibibitanem.
Lan Allah belanızı versin. Hani hiç derdim tasam yoktu, dertlendim içiyorum. Hemen hemen tüm diyaloglar bunlar gibi olmaktaydı. Geçenlerde içip sızan yiğenimin cep telefonunu kurcaladım, yıkıldım. 1-2 tane kız arkadaş yapmış, onlarla mesajlaşmakta. Tabi duygusal ya amcam felaket şekillerde döktürmüş, aşığım triplerinde. "her sabah odamı karanlıktan kurtarıp, aydınlığa kavuşturan bir güneş gibisin, yüreğime öyle bir doğdun ki karanlıktan kurtuldum." bak bak bak. nerden öğreniyosun lan keraneci bunları ? 50 yıllık aşk adamı sanki herif.
Bir de bu tarz lavuklar genellikle, yeni manita yaptıktan sonra içtikleri 2 biranın etkisiyle Sezen Cumhur Önal olurlar. Facebook'ta girerler, sevdiceğinin duvarına, resimlerine döktürürler. Olmadı mesaj atarlar. Msn adreslerinde iletilerine, sevgilisiyle çıktıkları günün tarihini atıp, yanına saçmalarlar. Bir de yeni bir trend oluşmuş, eklenilen resmin altına 950 beyitten oluşan şiirler, şarkılar yazıyorlar. Yani, picture description. Ne diyeyim, Allah önce ailelerine sabır versin. sonra Allah sonumuzu hayır etsin. Böyle elamanlarla işimiz yaş. Bir Nazım Hikmet şiiri, Burak Bora coverı ile yazımı noktalıyorum. Badem bıyık beni unut, bu gemi bir kara tabut. sevgiler, saygılar.
22 Haziran 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder